Asya’dan Afrika’ya Osmanlının 16. Yüzyıl Kanal Projeleri
16. yüzyıl, Osmanlı Devleti’nin
dünya üzerinde en geniş egemenlik alanına sahip olduğu; bununla beraber ilk
çeyreği hariç, ekonomik ve politik anlamda gerilemenin gittikçe hissedildiği
yılları içerir. Coğrafik keşifler sonrasında Akdeniz’deki Osmanlı limanlarının
ticarî önemini yitirmesi; Amerika’ya ulaşan İspanyolların Osmanlı ülkelerinde
ucuz altın ve gümüşü dolaşıma sokmaları; toprakların genişlemesi nedeniyle
seferlerin güçlükle yapılması, gerilemenin önemli sebeplerinden sadece birkaçı.
O günün dünyasında hem çok güçlü olup ve hem de çok büyük tehditler altında
bulunan Osmanlı, bekasını korumak ve himayesi altındaki Müslüman halkları
gözetmek refleksiyle, 16.yüzyılın ikinci çeyreğinden sonlarına değin, son
derece parlak mühendislik projeleri geliştirdi. Bu projelerden ilk ikisi
Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın; üçüncüsü, yine bir Sadrazamın, Sinan Paşa’nın
çağı aşan bilimsel ve stratejik vizyonuna ışık tutuyor.
Süveyş Kanalı Projesi (1568)
Akdeniz’den
Kızıldeniz yoluyla Hint Okyanusu’na açılma amacıyla Süveyş’te bir kanal kazma projesi,
Osmanlı’nın gündemine ilk olarak Hint Okyanusu’nda beliren Portekiz tehlikesi
nedeniyle geldi.
Portekizlilerle
mücadele Osmanlı’nın Mısır’ı, ardından Yemen ve Aden’i almasından sonra daha
programlı olarak sürdürüldü. Kanunî Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) planlanan
Hindistan seferiyle Portekiz tehlikesinin ortadan kaldırılması planlanmıştı. Bu
bağlamda Süveyş’te 80 gemiden oluşan güçlü bir donanma inşa edildi (1530). İşte
bu süreçte Süveyş kanalı projesi de gündeme geldi. Akdeniz’den Kızıldeniz’e
ulaşması amaçlanan kanal, Nil nehriyle Süveyş arasında kazılmaya başlandı. Osmanlı’nın
o dönemki arşiv belgelerinde kanalla ilgili bilgilere ulaşılmış değil. Profesör
Halil İnalcık anılan ilk Süveyş Kanalı girişimini muhtemelen resmi raporlar ve seyahat
günlükleri gibi yabancı kaynaklardan faydalanarak 1531-1532 yıllarına
tarihlendiriyor. Bununla beraber Batılı bazı kaynaklar kanalın kazılma tarihini
1529’a kadar çekiyor.
Süveyş
Kanalı kazılmasına ilişkin ikinci girişim II. Selim (1566-1574) döneminde
Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın önderliğinde gerçekleşti. Osmanlı devlet kayıtlarına
yansıyan bilgiler, Hint Okyanusu’nda devam eden Portekiz-Osmanlı mücadelesinde Akdeniz’deki
donanmayı Kızıldeniz’e indirebilmek amacıyla, Akdeniz’le Kızıldeniz arasında bir
su kanalı açılması hazırlığı olduğuna işaret ediyor. Bu amaçla Sultan II.
Selim, 1568’de Mısır Valisi’ne bir ferman göndererek, ticaret ya da hac
amacıyla Hint Okyanusu’nda seyreden tüccarların ve Müslümanların
Portekizlilerin saldırılarına maruz kaldığını aktardıktan sonra, Süveyş’le
Akdeniz arasında bir kanal açılmasının uygun olup olmadığını araştırıp rapor etmesini
istedi. Olumlu bir rapor gelmesinin ardından kanal kazılması karara bağlandı,
ancak Saray içinde Sokullu’ya karşı yürütülen muhalefet ve Padişahın 1570’te
Kıbrıs seferine ikna edilmesiyle uygulamaya konulamadı. Süveyş Kanalı 1869 yılında
İngilizler tarafından açıldı.
Don-Volga
Kanalı Girişimi (1569)
Osmanlı’nın
parlak bir zekâ ve çağını aşan bir görüş kabiliyetine sahip olduğu anlaşılan
sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa’nın, güneyde Portekizlilere karşı hayata geçirmek
istediği Süveyş kanalı projesinin uygulamaya sokulmamasından yılgınlığa
düşmediği görülüyor. Nitekim
Sokullu’yu yaklaşık bir yıl sonra Don-Volga kanalı projesinin başında
buluyoruz. İnalcık’ın yaptığı etraflı araştırmalar kanal projesinin geçmişinin
Kanunî devrine kadar gittiğini ve İran sorunu dışında, yepyeni bir tehlike
olarak kuzeyde beliren Ruslarla baş etme amacı güttüğünü ortaya koyuyor. Kanunî
döneminde Astrahan ve çevresinde Müslüman halklara yapılan baskılar II.Selim
döneminde artarak devam ediyordu. Hac ve ticaret yolları için Hint Okyanusu’nda
Portekizlilerle savaşmaya devam eden Osmanlı, 1568 başlarında kuzeye dönüp Astrahan
seferine niyetlendi. Böylece Karadeniz’e dökülen Don ile Hazar Denizi’ne
dökülen Volga (İtil) nehirleri arasında bir kanal açma projesi yeniden gündeme
gelmişti.
Sokullu
Mehmet Paşa tarihte geçen adıyla “Ejderhan (Astrahan) seferi” için hazırlıkları
başlattı. Kış boyunca süren hazırlıklardan sonra 1569 yılının Ağustos’unda, Astrahan’ın
biraz kuzeyinde tespit edilen bölgeye gelindi. Burası Eski Yunanlılar
tarafından Don’un ve Volga’nın, iki ayrı denize dökülmeden önce, üzerinden geçtiği
en sığ toprak olarak tespit edilmişti. Öyle anlaşılıyor ki Çerkez Kasım Paşa
bölgede araştırma yaparken antik döneme ilişkin bilgiler de edinmişti.
Don
Nehri’nin bir kolu olan Ilovlya Çayı ile Volga’nın kolu Kamsyshinka Çayı
arasındaki (şimdiki adıyla) Petrow Val kasabasının bulunduğu alanda kanal
kazılmaya başlandı. Üç ay boyunca aralıksız kazıldı. Kanalın üçte biri
açılmıştı. Kanal kazımında çalışmak üzere 30.000 Nogay Tatarı tutulmuştu.
Tarihçi Peçevî güvenlik, iaşe ve araç-gereç bakımından hiçbir eksik yokken, Tatarların
asker arasında, bölgenin kışının üç ay erken geldiği ve dayanılmaz soğuklarda
çalışmanın mümkün olmayacağı yönünde bir dedikodu yaydığını ve bunun sonucunda
askerlerin dağılıp memleketlerine döndüğünü söylüyor. Tarihçiye göre bu
dedikoduyu organize eden kişinin Kırım Hanı olduğu yönünde bir kanaat vardır.
Çünkü Han, Osmanlı ordusunun karadan ve denizden Kıpçak Bozkırı ve Şirvan taraflarına
gidip gelmesinin Tatarları gözden düşürüp hanlığı tehlikeye atacağına
inanıyordu.
Tüm bu
olumsuz rüzgârlar üzerine ordu dağılmaya başlayınca, Kasım Paşa geri çekilme
emri verdi (Eylül 1569). Yolda II. Selim’in, ordunun Astrahan’da kışlaması
fermanı ulaştıysa da çekilme devam etti. Sıkı bir planlama, masraf ve çabayla, kanalın
üçte birinin kazılmasının ardından bir ay süren zorlu çekilme sürecinde askerin
yarısı telef olmuştu. Böylece Sokullu’nun Süveyş Kanalı projesinin ardından
Don-Volga Kanalı projesi de sonlanmış oluyordu. Don-Volga Kanalı, Sovyetler
Birliği’nce Osmanlı’nın seçtiğinden farklı iki noktadan yürütülen 5 yıllık bir
kazı çalışmasının ardından, 1952 yılında kullanıma açıldı.
Sakarya Nehri-Sapanca Gölü-İzmit Körfezi Kanal Projesi (1591)
Osmanlı’nın
başkenti İstanbul’un en önemli özelliklerinden biri, bir tür tüketim merkezi
oluşuydu. Başta Saray olmak üzere başkentin her türlü tedarikini en kolay ve en
masrafsız şekilde çözme meselesi, her dönem önemini korudu. Bu bağlamda daha
Kanunî Sultan Süleyman döneminin sonlarında (1565-66) Mimar Sinan ve Kiriz Nikola
isimli usta, Sapanca Gölü ile İznik Körfezi arasında bir kanal kazıp başkentin
odun ihtiyacını bu yolla karşılamak üzere bir proje geliştirmişti. Yerinde
tespit yapıp kazılacak alan ölçülmüş, yaklaşık 15 km olduğu anlaşılmıştı. Ancak
proje uygulamaya koyulacağı sırada bazı engeller ortaya çıkmış ve
vazgeçilmişti.
Çeyrek asır
sonra padişah III. Murad döneminde (1574-1595) aynı proje daha da geliştirilmiş
haliyle tekrar gündeme getirildi. Sadrazam Sinan Paşa, 1591’in Mart ayında, mimar
ve mühendisleri bölgeye götürüp bu kez Sakarya Nehri’nden Sapanca Gölü’ne, oradan
da İznik Körfezi’ne ulaşacak bir kanallar zincirinin etüdünü yaptırdı. Matematiksel
ve mühendislik hesapları kullanılarak yapılan etütler üç gün sürdü. Yoğun
çalışmalar sonunda hazırlanan projede -bir önceki projede belirlenen 15 km’ye
ek olarak- Sakarya-Sapanca arasındaki kanalın yaklaşık 4,5 km uzunlukta olacağı
belirlenmişti. Böylece toplamda yaklaşık 20 km uzunluğunda bir kanal kazım
projesi hazırlanıp Padişaha sunuldu. Proje Padişah III. Murad tarafından kabul
gördü ve devletin her noktasına ulaşan bir ferman yayımlandı. Fermanda, bir yıl
içinde ustalardan ve işçilerden oluşan tahminen 30.000 kişinin toplanması, gerekli
araç-gereç ve kumanyanın hazırlanıp kazının başlatılması isteniyordu. Ancak
projenin akıbeti beklendiği gibi olmadı.
Dönemi
yaşayan tarihçi Selanikî, projenin uygulamaya sokulamamasının sebebini, ileri
gelen bazı görevlilerin Padişah’ı caydırması olarak açıklıyor. Onlara göre
gemiler yaptırıp donanmayı geliştirmek gibi çok daha önemli bir iş beklerken, halka
ve devlete faydası olmayan böyle bir projeyi uygulamaya koymak yersizdi.
Başkentin odun ihtiyacı daha önce nasıl karşılandıysa yine aynı yollarla karşılanabilirdi.
Üstelik Sadrazam Sinan Paşa, sırf kendi geleceğini garantiye almak için bu
proje üzerinde ısrar ediyordu.
Sonuç
olarak, neredeyse kazma vurmaya başlanacak duruma gelmiş olan
Sakarya-Sapanca-İzmit kanal projesi, sıkı bir karşı propagandayla askıya alındı
ve yüzyılın diğer iki parlak projesi gibi Osmanlı tarihi sayfaları arasında
kaldı. Bununla beraber aynı bölgede kanal açılması amacıyla 17. ve 19. yüzyıl
arasında beş ayrı proje daha hazırlandı, ancak çeşitli sebeplerle hayata geçirilemedi.
Kaynaklar:
Peçevi Tarihi, Haz. Bekir Sıtkı Baykal, Cilt I, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1981.
Tarih-i Selânikî,
Haz. Mehmet İpşirli, Cilt I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1999.
İnalcık, H., Osmanlı
İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, Cilt I, Eren Yayınları, 2000.
İnalcık, H., Osmanlı-Rus
Rekabetinin Menşei ve Don-Volga Kanalı Teşebbüsü (1569).
Türk Tarih Kurumu
(Ayrı Basım), 1948.
Melis, N., “Some
Remarks on the Idea of a Suez Canal in the 16th Century”, Eurasian Studies,
Cilt VIII, Sayı 1-2, 2010.
Sakarya-Sapanca-Marmara
Kanal Projeleri, Haz. Ömer Faruk Yılmaz, Çamlıca Basım Yayın, 2010.
http://www.bscsif.ro/wp-content/uploads/2012/02/DS02_EN-Binder.pdf
0 yorum:
Yorumlarınız bizim için değerlidir, fikirlerinizi beyan etmekten çekinmeyiniz.